Aşı nedir – Aşıyı kim buldu – Aşıyı kim icat etti
• Fransız yazarı Voltaire, Felsefi Mektuplarında (1734) bazı Doğu uluslarının, yüzyıllardan beri, bir hastadan aldıkları kuru çiçek döküntüsünü çocuklarına aşılayarak, onları çiçek hastalığından koruduklarını anlatır. Ülkemizde de çiçekaşısının bu türü eskiden beri uygulanmış ve İngiltere’nin İstanbul elçisinin eşi
Lady Montagu, Edirne’de gördüğü bir aşılamayı 1717’de İngiltere’ye yazdığı bir mektupta anlatmıştı. Demek ki, öteden beri söylenegeldiği gibi, aşının «babası« yalnızca Edward jenner (1749-1823) değildir. Bununla birlikte, modern çiçek aşısını bulma onuru gene de onundur: Jenner, zararsız bir hastalık olan sığır çiçeğine yakalanmış inek çobanlarının çiçeğe karşı bağışıklık kazandığını gördükten sonra, sağlam insanları bu korkunç hastalıktan korumak için, çiçek yarası sızıntılarını kullanmayı akıl etti. Böylece bu işte öncü oldu.
• Pasteur’ün bulduğu ikinci büyük aşı ise, 1884 yılında gerçekleşti: Beklenenin tersine, o sırada kesinlikle öleceği sanılan genç Joseph Meister kuduzdan kurtuldu Pasteur’den sonra pek çok aşı bulundu:
Veba (Calmette, Haffkine), kolera (Castellani Ferran, Kol-le), tifo (Chantemesse, VVidal, Vincent), kuşpalazı (Ramon) ve verem (Calmette ve Guerin’ in ünlü B.C.G. aşısı) aşıları. Daha yakın tarihlerde, insanlık çocuk felcine, (Saik. Lepin ve Sabin aşıları), kızamıkçık ve gribe (Pasteur Enstitüsü nden Pr. Hannoun, 1973) karşı aşıyla silahlandı. Kanserin virüs kökenli olduğu günden güne daha çok olasılık kazandığından, ortalığa, dehşet saçan bu hastalığın bir gün yalın bir aşıyla yok edilebileceği umudu gelişti.
• Koruyucu aşı, zorunlu olmamakla birlikte günümüzde çok yaygınlaşmıştır. Bağışıklık verici maddeler derialtı, deri-içi ya da kasiçi iğnelerle, deriyi çizerek (omuza), ya da doğrudan doğruya ağız yoluyla bedene verilir. Çeşitli deneyler sonunda, etkili olabilmesi için her aşının bir ya da birkaç kez tekrarlanması gerektiği anlaşılmıştır. Bazı aşılar yalnız başına (B.C.G., çiçek, kuduz, zatürre, vb. aşıları) bazıları ise karma olarak yapılır: Kuşpalazı ve tetanosa karşı (K.T aşısı), tifo ve paratifo A ve B’ye karşı (T.A.B. aşısı), ya da aynı zamanda bütün bu hastalıklara karşı (K.T.T.A.B. aşısı) bağışıklık yaratmaya elverişli maddeler birlikte verilir.
• Hekimlik alanında deneysel uygulama her zaman yararlıdır; çünkü herhangi bir değişkenin, şu ya da bu türlü birleştirmenin ya da aşıyı bedene şu ya da bu yöntemle vermenin değeri, ancak bu yolla anlaşılır. Ama deneysel uygulama, aşının etki nedenini açıklamaya yeterli değildir. Zaten bu sorun henüz çözülmüş olmaktan çok uzaktır.
• Bazen yalnızca söze dayanan bir açıklamayla yetinilir: Bütün mikroplar ister birhüc-reliler (dizanteri, sıtma), zararlı bakteriler (septisemi).
zehirli bakteriler (tetanos, tifo) olsun, ister virüsler olsun (kuduz, çocuk felci, grip) asalaktır. Bu mikroorganizmalar, yayılmalarını kolaylaştıran ve «antijen» adı verilen proteinli maddeler salgılar. Buna karşılık, saldırıya uğrayan organizma, antikorlar oluşturarak bu asalakları ve zehirlerini yok-eder. Ölü ya da zayıflatılmış mikroplardan ya da pek etkin olmayan köklerden, hafifletilmiş toksinlerden (anatoksinler) oluşan aşı, organizmayı uyarır, antikor yapmaya sürükler ve özel deyimiyle, onu tehlikeli hastalığa karşı «bağışık» kılar.
• Böyle bir söylev, aslında hiç bir şeyi açıklamaz. Gerçekte antikorlar, imünoglobülin (ya da İg) denen • karmaşık proteinlerden başka şey değildir. Bunlar beş sınıfa ayrılır; başlıcaları İgG’ler, İgM’ler ve İgA’lardır. Her birinde iki ami-noasit zinciri vardır. Zincirlerden hafif olanı, bütün İg’lerde ortaktır; ağır olanı ise özgüldür. Ayrıca bu iki zincirden her birinde bir değişken, bir de değişmez bölüm bulunur.
• Antikorları üç tip hücre oluşturur: Özellikle kemik iliğinin yaptığı B hücreleri; dalak ve lenf organlarının yaptığı akyuvarlar (makrofajlar.); timüs bezinin yaptığı T hücreleri. Aslında işin büyük bir bölümünü B hücreleri yapar; ama bunu yapabilmeleri için, organizmanın ilk savunucuları olan makrofajlar tarafından ve antijenleri «tanıyan» T hücreleri tarafından «uyarılma» liri ırlar.
• B hücrelerinde sınırsız antikor yapma yeteneği vardır. Bu duruma göre, aşı şöyle bir etki yaratır: Bir antijen organizmaya girince, akyuvarlar ve T hücreleri aracılığıyla, bel
li sayıda B hücresinin özgül bir antikor yapmasına yolaçar. Uyarılan bu hücreler, bölünme yoluyla çoğalarak, hep aynı antikoru üreten ve antijenin her türlü saldırısını karşılamaya hazır olan katıksız bir döl oluştururlar.
• Bugünkü bilgi düzeyimizde, sonradan edinilme bağışıklığın açıklaması budur. Belki başka açıklama olasılığı da vardır: Özellikle virüslerde girişim olayları görülmektedir; sözgelimi, herhangi bir virüs, bir hücreye onu öldürmeksizin yerleşince, bir enterferon yapımı düzenleyerek başka virüslerin girişini önler; ölü bir virüsle canlı bir virüs arasında, güçlü bir kökle zayıf bir kök arasında^ iki yabancı soy arasında girişim olabilir. Virüslere karşı aşıların çoğunun bu tür olaylara yolaçtığı sanılmaktadır.
• Türkiye’de aşılar Ankara Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nce hazırlanır. Bakterilere karşı bir aşının hazırlanması için, mikrobun besi ortamına ekimini yapmakla işe başlanır; sonra mikroptan arındırmayla, mikrobun hastalık yapma gücü zayıflatılır; bunun için, ısı etkisi, antiseptik maddeler ya da fbrmol karıştırılması gibi yollara ya da tindalizasyon işlemine, yani ardarda bir dizi ısıtma ve soğutmaya başvurulur.
• Aşıların yanısıra, tedavi serumlarını da unutmamak gerekir; hastanın aşılanmasına vakit kalmayan acil durumlarda serumlar kullanılır. Önceden aşılanmış hayvanların kanından elde edilen tedavi serumları, etkisini hemen gösterebilir.
• Bağışıklık uzmanları ve çocuk hekimleri, küçük çocuklara karma aşı yapılmasında yarar görürler: Küçük çocuklarda çeşitli aşılara karşı tepki pek şiddetli olmaz, kazanılan bağışıklık da daha uzun sürebilir. Aslında bu aşılardan bazıları belli yaşlarda yasal olarak zorunludur; bir bölümü de, kazanılmış bağışıklığı pe-, kiştirmek amacıyla tekrarlanır. Ayrıca yabancı bir ülkeye giriş için birçok başka aşıya gerek görülebilir; hattâ bazen bir aşı belgesi istenebilir. Sözgelimi çiçeğe, koleraya ve sarıhummaya karşı aşılanmış olmak, birçok Afrika ve Asya ¿İlkesinde zorunludur. Kanada ve A.B.D., ülkeye girenlerden çiçek aşısı belgesi ister. Yurt dışı yolculuğuna çıkmadan önce, gidilecek ülkenin elçiliğine bu konuda danışmak yerinde bir davranıştır.
—► ALERJİ / BAĞIŞIKLIK / BAKTERİLER / VİRÜSLER
Selam herkese paylaşım inan ki hayran edici, şukuladım
Selamın aleyküm paylaşım inan ki hoşuma gitti, sağolun