Selülitin Gelişim Evreleri
Dokularda selülit oluşumuna eşlik eden evreler nelerdir?
• 1. evre ya da toplardamar-lenf göllenmesi: Dolaşım bozukluğu ön plandadır. Üstderideki küçük damarlar genişler, görünürde henüz bir değişiklik yoktur.
• 2. evre: Damarlardaki genişleme belirginleşir, kılcal damarlardan sızan serumlu sıvı derialtı dokusuna yayılır. Bunun sonucunda bağdoku lifleri düzensizleşir ve sinir uçları sıkışır. Bu evrede dokular şişer ve duyarlılık kazanır, genel durum henüz bozulmamıştır.
• 3. evre; Bağdoku lifleri ağ yapısı alarak selülit yumrularını oluşturur.
• 4. evre: Ağ yapısı giderek gelişir ve geriye dönüşü olmayan nedbe dokusu oluşur. Sinirler ve küçük atardamarlar bağdoku kütlesinin arasında sıkışır. Altderideki yağ hücreleri su tutarak şişer; yağ kürecikleri esnek olmayan bağdoku liflerinin arasına sığmayacak kadar büyük olduğundan sertleşir.
Nasıl Tanınır ?
Basit yağlanma ile selülit sıklıkla birbiriyle karıştırılır. Yağlanmada saf ve sabit yağ dokusu vardır; oysa selülitte derialtı dokusu iltihabının yanı sıra ağrılı yumrular ve yağ dokusunda artış vardır.
Selülit nasıl tanınır? Önce yerleştiği bölge değerlendirilir. Selülit genellikle vücutta belirli bölgelerde ortaya çıkar ve hemen her zaman kadınlarda görülür. Olguların büyük bölümünde kalça, göbek, baldırlar ve dizin iç bölümlerinde yerleşir. Ayrıca, selülit olan bölgede deri liflerini sıkıştıran yağ dokusu, küçük çıkıntılar oluşturarak deriyi sert ve pürtüklü bir hale getirir ve tipik “portakal kabuğu” görünümü oluşur.
Tanı konmasını sağlayan bir belirti de selülitli bölgeye basıldığında fark edilen pirinç tanesi büyüklüğündeki granüllerdir. Selülitin önemli bir belirtisi de ağrıdır; deri parçası başparmak ile işaretparmağı arasında sıkıldığında ağrı duyulursa, selülit belirtisi olarak değerlendirilmelidir.
“Portakal kabuğu” görünümü selülitin geç dönemlerinde (üçüncü ve dördüncü evre) ortaya çıkar. Selülitin tek bir belirtisi yoktur; kesin tanı koymak için deride “portakal kabuğu” görünümünün yanı sıra öteki belirtiler de bulunmalıdır. Selülit odağına dokunulduğunda, bastırarak ve parmaklan küçük dairesel hareketlerle deri üzerinde kaydırarak ısı azalması, kalınlaşma, alttaki katmanlara yapışma, granül, yumru ve kütlelerin varlığı saptanabilir. Kalın bir deri kıvrımını kaldırarak ve parmaklar arasında yumuşakça yuvarlayarak “kayma testi” yapılır: Böylece kalınlaşma, sertleşme, hareket ve esneklikte azalma, granül, yumru ve sertliklerin varlığı değerlendirilebilir. Buna ek olarak, büyük bir deri kıvrımı başparmak ve işaretparmağı arasında kaldırılarak bir tür pergel ile deri kıvrımının kalınlığı ölçülür; bu test genellikle kalçaların ön yüzünde uygulanır. Deri kıvamının 2-2,5 cm olması derialtı dokusunda hafif bir artışı, 2,5-3 cm olması orta derecedeki artışı, 3 cm’den fazla olması ise aşın derecedeki artışı gösterir.
Selülitin Yerleşimi
Yapılması gereken tedaviyi daha iyi anlamak için, selüliti üç büyük gruba ayıran bir sınıflandırma yapılmıştır: Tüm bedene yayılan selülit, yaygın bölgesel selülit, yerel selülit.
Tüm bedene yayılan selülit – Hemen her zaman dengesiz beslenen şişman kadınlarda görülür.
25-35 yaş arasında özellikle bir gebelik ya da düşükten sonra ya da doğum kontrol hapı kullanımı sonrasında hızlı ve ani kilo artışı görülür.
Gebelikle birlikte büyük bir hormonal düzensizlik yaşanır. Yumurtalıkların yanı sıra etene de hormon üretir. Annenin vücudunda üretilen bu hormonlar birikerek, karın bölgesinde belirgin derecede su tutulmasına yol açar. Suyun bir bölümü atılsa da geri kalanı dokularda depolanır ve kolay kolay vücuttan atılamaz.
Kırk yaşına doğru kasların gevşemesi kilo almayı kolaylaştırır ve belirgin hale getirir; eklem yüzeylerinde artroz habercisi belirtiler görülmeye başlar. Bu dönemde kadın kalıcı bir gerginlikten yakınır; özellikle âdet kanamasından önceki günlerde ve yorgunluklardan sonra bu yakınma belirginleşir.
Menopozdan önceki dönem, insan yaşamında selülitin ortaya çıkması ya da ağırlaşması için son önemli dönemdir. Hormon dengesi bozulur; yalnızca belirgin miktarda folikülin salgısı sürer. Böylece selülit birkaç yıl içinde kalça ve bacaklara yayılır.
Sonuç olarak, selülitin nedenleri ve görüldüğü yaşlara ilişkin yaklaşık istatistik değerler belirlenebilmiştir:
• Selülit olgularının yüzde 12’si ergenlik döneminde,
• yüzde 17’si birinci ya da sonraki gebelikler sırasında,
• yüzde 27’si menopozdan önceki dönemde,
• geri kalan olgular ise çeşitli dengesizlikler (her yaşta görülebilen sindirim sistemi ve karaciğer dengesizlikleri) ve küçük bir bölümü de doğum kontrol hapı kullanımı sonucunda gelişir.
Yaygın bölgesel selülit – En sık görülen selülit türüdür ve estetik açıdan en büyük sorunu yaratır. Üç gruba ayrılabilir. İlk grup, olguların yüzde 15’ini oluşturur. Ayak bileği çevresindeki dokuların kalınlaşması ile ortaya çıkar, dize de yayılabilir ve bacağa çizmeye benzer hoş olmayan bir görünüm verir. Genellikle âdet çevriminde, ergenlik dönemindeki gibi düzensizlikler vardır. Ergenlikten sonra kilo artışı da gözlenir; bunu genel bir zayıflama izlerse de bacaklarda değişiklik yoktur.
Belirtilerin temelinde dolaşım bozuklukları yatar; ayaklarda soğuma, ellerde terleme, sinirlilik ve uyuklama görülür. Düztabanlık ve bacaklarda X biçiminde eğrilik sıktır.
İkinci grup, olguların yüzde 25’ini oluşturur. Kalçalarda ağrılı ve sertleşmiş alanlar vardır. En sık görülen biçim yanlara doğru çıkıntı yapmasıyla ortaya çıkan “binici pantolonu” görünümüdür. Bu görünümün yanı sıra belde böbreklerin düzeyinde eğrilik ortaya çıkar; kalça ve karın kaslarında gevşeme nedeniyle karın ve kalçalar öne doğru itilir.
Olguların yaklaşık yüzde 60’ında ise karmaşık bir tablo görülür; yukarıda belirtilen iki grubun özellikleri ve biçimsel bozukluklar bir arada ortaya çıkar; karın ve kalça kaslarında gevşeme ile düztabanlık vardır; selülit odağı vücudun alt bölümünün hemen tümünü kaplamıştır.
Yerel biçimler – Genel tıp açısından önemli olan biçimleri vardır; bunlar genellikle çeşitli bozukluklara bağlı olup bir eklem hastalığının ya da iç organlardaki bir hastalığın habercisidir.
Bu biçimin en fazla ortaya çıktığı bölgeler şunlardır:
• Yüz – Selülit, gözyuvasının üstünde ya da altındadır, sıklıkla sinüzit ya da diş enfeksiyonuna yol açar.
• Ense – Genellikle boyundaki kireçlenmeye eşlik eder. Görünümü ileri derecede bozan ve ağrılı olan “bufalo hörgücü” tablosu gelişir. Kalınlaşma kafatasının tabanından omza doğru yayılır.
• Gövde – Ağrılıdır ve rahatsızlık verir. Sırt ve belde yerleşir, genellikle bel omurlarındaki romatizma ya da siyatik ağrıları ile birlikte ortaya çıkar.
• Meme – Çok sıkı sutyen kullanımı ya da cerrahi girişimlerden sonraki sıkışmalara ve dolaşım bozukluklarına bağlı gelişir.
• Karın – Selülit, göbek üzerinde bir yastıkçık oluşturur. Hemen her zaman sindirim bozuklukları, kabızlık ve şişkinlikle birlikte görülür ve diyet ya da masajla düzelmez.
• Bel ve kuyruksokumu – Bu bölgede sık rastlanır ve özellikle menopozdan önceki dönemde kadınlarda ortaya çıkar.
• Kollar – Erkeklerde selülit yalnızca kollarda ve ensede görülür. Derialtında yumru ya da tabakalar vardır, kolun iç yüzüne yerleşir; dokular ne kadar gevşerse görünüm o kadar bozulur.
Şişmanlık ve Selülit
Şişmanlığın selülitle ilgili iki özelliği:
• Aşırı yağ birikimi: Önce derialtı dokularında, daha sonra organlar arasındaki boşluklarda gerçekleşir.
• Su birikimi: Derecesi şişmanlığın biçimine göre (yağ depolarının yeni ya da eski olmasına göre) değişir. Bu etkenler metabolizmanın yavaşlamasına yol açar, buna bağlı olarak da hücreler arasındaki değiş-tokuş bozulur, kılcal damarların aşırı geçirgenleşmesiyle su tutulur
selam arkadaşlar bu web sitesi ciddiyim dikkat çekici, saolun