Hayat için vazgeçilmez olan su, birçok bilimsel çalışmada yerini almış ve bu çalışmalar sonunda; vücuda nasıl fayda sağlayacağı yönünde bilgi olarak bize sunulmuştur . Test edilen içecekler ve şişelenmiş sular için pH değerlerinin ağırlıklı olarak asidik olduğu bulunmuştur. Suyun kalsiyum, magnezyum ve potasyum içeriği standartlara ne kadar yakınsa asitliği de o kadar az oluyor; yani pH’sı alkali tarafta oluyor. pH değerinin 7,5-8.5 arası olması (yani hafif alkali olması) en ideal olan pH aralığıdır.
DSÖ ( Dünya Sağlık Örgütü ) standartlarına rağmen, insanlar arasındaki su kaynaklı hastalıklar hızlı bir şekilde artmaktadır. Kirlenmiş suya uzun süre maruz kalmanın halk sağlığı üzerinde büyük etkisi olduğu bilinmektedir. İçme suyundaki kimyasal kirliliklerin insan üzerindeki etkisinin; akut yerini kronik hali almasından dolayı “kirli içme suyu tüketimi sessiz bir katil olabilir” olarak tanımlanmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü tarafından önerilen su kalitesi standartları sadece bireysel elementler içindir ve eser metallerin ve anyonların sinerjik etkileri dikkate alınmadığından, eser metallerin ve anyonların sinerjik etkilerinin ve insanlar üzerindeki etkilerinin araştırılması önemli bir çalışmadır. Bir hayvan denemesi ile, içme suyunda ağır metallerin, alüminyum, arsenik, florür ve sertliğin farelerin böbrek dokuları üzerindeki sinerjik etkileri araştırılmıştır . Araştırma sonucu , özellikle DSÖ nün içme suyunda bulunan eser metallerin tavsiye edilen maksimum miktar seviyelerinde bile ciddi böbrek hasarına yol açabilecek özellikte olduğu ileri sürülmektedir. İçme suyundaki nitrat, kanserojen N-nitrozo bileşiklerine endojen dönüşüm nedeniyle kalın bağırsak kanser riskini arttırabilir. Epidemiyolojik çalışmalar, sağlıksız içme sularının kolon rektal kanser riskinin de yüksek oranda olduğunu kanıtlamıştır. Bunun yanında içme suyunun gastrointestinal hastalığa (GI) katkıda bulunduğu konusunda da çalışmalar bulunmaktadır.
İçme suyunun normal değerler dışında olması; diş çürüklerine de sebep olmaktadır .Çalışmalar içme suyunda bulunan zehir içerikli bileşiklerin , Se ( selenyum ) biyoyararlanımının üzerindeki olumsuz etkisinin olduğunu da göstermiştir . Yani Se düzeyimiz düşükse ve içme suyumuz da kötüyse vücut bağışıklığımız ve kansere karşı vücut savunma mekanizmamız daha düşük olacaktır.
Yeterli içme suyu kalitesinin sağlanması, halkın refahı için çok önemlidir . Ülkeler, yeterli kalitede içme suyu sağlamak amacıyla düzenleyici bir sistem geliştirmişlerdir . Fakat bizim de bu konuda bilinçli olup , en doğru şeçimleri yapmak öncelikli hedefimiz olmalıdır . Su içmek ya da içmemek her ne kadar çok önemli olsa da ; doğru suyu, doğru miktarlarda içiyor olmamızın her zaman daha önemli olduğunu unutmayalım.
Herkese bolca sağlık…