AŞILAMAK geçi. f. Aşı yapmak, organizmada bağışıklık yaratmak veya yerleşmiş bir hastalığa karşı savunma gücünü arttırmak için hazırlanmış bir aşıyı organizmaya zerk etmek: Bazı tehlikeli hastalıklara çare bulmak için o müthiş hastalıkların tohumlarını kendi vücutlarına aşılayan fedakâr âlimler (H. R. Gürpınar). || Elde edilmesi istenilen herhangi bir ağacın, bir parçasını (göz veya kalem) anaç veya yabanî üzerine yapıştırıp kaynaştırmak suretiyle üretmek: Ahlata armut aşılamak. Yaban gülüne yediveren aşılamak. || Erkek ve dişiyi bir yavru meydana getirmek için birleştirmek: Erkek, bir boğa gibi dişiyi asılasın savuşup gitsin (H. R. Gürpınar). || Aşılama yoluyle bulaştırmak (bir virüs veya onun yaptığı hastalık): Veba aşılamak. || Mec. Bazı fikir ve duyguları başkasına benimsetmek, telkin etmek (bir çeşit fikir bulaşması): Türk sairi Mehmed Emin Beye Türkçülüğü aşılayan Şeyh Cemaleddin EfgânVdir (Z. Gökalp). || Su ve diğer içilecek şeyleri kuyuda veya buz, kar gibi şeylerin içinde soğutmak, aşlamak: Vişne şerbetine limonata aşlamak.
♦ Aşılama veya aşlama i. Aşı yapma işlemi. || Yeni aşılanmış ağaç. || Mec. Düşünce ve doktrinlerin başkalarına iletilmesi, yayılması. || Sıf. [Ağaç için] Aşılanmış: Aşlarda zeytin. || Kuyuya sarkıtılarak veya buzla soğutulmuş: Aşlama su. || Birbirine karıştırılmış şerbetler: Aşlama limonata.
— Meyve. Bitkilerin aşı yoluyle üretilmesi. Bk. ANSİKL.
— Sağ. bil. ve ted. Gerek ilgili hastalığa karşı bağışıklık sağlamak (aşıyle korunma) ve gerekse yeni başlamış bir hastalığa karşı savunma gücünü artırmak amacıyle (aşı tedavisi) bir canlıya aşı yapmak. Bk. ansİkl.
— Tıp. Organizmaya canlı mikrop veya vi-rüs’ün, özellikle çiçek virüsünün sokulması. Bk. ANSİKL.
— ansİkl. Meyve. Uygulamada yalnız bir türün çeşitleri veya birbirine çok yakın türler arasında aşılama yapılır. Meselâ armut ile ayva veya akdiken, şeftali, erik veya badem; muşmula ile akdiken; avrupa asması ile amerikan asmaları v.b. Bk. asi.
— Sağ. bil. ve ted. Gözlem ve deneylere dayanılarak yapılan ilk aşılama, 1796’da Jenner tarafından çiçek hastalığına karşı uygulandı. Jenner, çiçek hastalığına benzeyen fakat zararsız olan inek çiçeğinin insanda açtığı yaraların sızıntısını alıp, insanlara aşıladı. Sonra, virüs kaynağını muhafaza edebilmek için hastalığı düveye aşıladı, bu hayvanda meydana gelen irinli kabarcıklardan elde ettiği maddeyle yeni aşılamalara girişti. Çiçek aşısı şimdi de bu şekilde elde edilir. Fakat 1889’dan beri gliserinin kullanılması sayesinde, aşıyı saklamak ve düvelerin yetiştirildiği aşı hazırlama merkezlerinden uzaklara yollamak mümkün oldu. Aşının formolle zayıflatılması çelimsiz veya bir yaşına kadar aşılanmamış çocuklar için az etkili aşı elde etmeğe imkân verdi. Bir hastalığa karşı, aynı hastalığın hastalık yapan ürünlerinin aşılanmasıyle bağışıklık sağlayabilmek, Pasteur’ün çalışma-larıyle gerçekleşti. Mikrobiyolojinin yaratıcısı, kuduz aşısını bulup, o zamana kadar kurtuluş ümidi bırakmayan bu hastalığa karşı ilk defa bir insanı (Joseph Meister, 1884) aşılamakla, zayıflatılmış virüsler çığırını açmış oldu.
1895’ten itibaren, Calmette, Haffkine, Shiga ve Besredka’nm çalışmaları sonucunda vebaya karşı bir aşı bulundu. Aynı devirde, Ferran, Haffkine, Kolle ve Castellani’nin ça-lışmalarıyle koleraya karşı çeşitli aşılar ortaya çıktı.
Chantemesse ile Widal’in ve daha sonra Hyacinthe Vincent’in çalışmalarıyle, Birinci Dünya savaşı sırasında tifo aşısı yapıldı. 1923’te Ramon, difteriye karşı ilk anatok-sinleri buldu; 1926’da Ramon ile Zoeller karma aşıların faydalarını ispat ettiler. Verem aşısı konusu, verem mikrobunun Koch tarafından keşfedilmesinden beri durmadan araştırılmış (Cavagnis, Mafucci, von Behring, v.b.), ancak Calmette ile Gu6rin’in 1906’da bağlayan çalışmalarıyle kesin sonu ca ulaşılmıştır. Bulunan B.C.G. ağısının zararsız ve etkili olduğu, 1928’de Paris’te toplanan uluslararası B.C.G. kongresinde oybirliğiyle kabul edildi.
Çocuk felci aşısı, Amerika Birleşik devletlerinde Saik tarafından bulundu ve 1955’te orada uygulandı; Llpine bu aşıyı daha da geliştirdi. Çocuk felcine karşı hazırlanan Saik aşısı ile ondan türeyen LĞpine aşısı Ölü aşılardır; Cincinnati’li araştırıcı Sabin’in canlı, fakat zayıflatılmış bir virüsle hazırladığı aşıyle daha etkili bir sonuç elde edildi. Fakat, hazırlanması zor olan bu aşı, İdarî formaliteler yüzünden Amerika Birleşik devletlerinde geç uygulandı. Buna karşılık doğu ülkelerinde geniş çapta yayıldı, zararsız ve etkili olduğu görüldü. 1949 ve 1953’teki grip salgınları (Asya gribi) Pasteur enstitüsünü gribe karşı bir aşı hazırlamağa zorladı, hazırlanan aşı etkili oldu. Fakat bu. aşının koruyucu etkisi ancak iki yıl kadirdir.
Ülkelere ve bölgelere göre, bazı aşıların halkın tamamına veya özellikle hastalığa tutuabilecek durumda olan bazı sosyal gruplara uygulanması mecburîdir. Aşağıdaki tabloda bugün kullanılmakta olan çeşitli aşıların kullanıldıkları başlıca yerler gösterilmiştir.
Ramon ile Zoeller’in ilk çalışmalarından bu yana çeşitli karma aşılar yapıldı, böylece az sayıda şırmgayle aynı zamanda birçok hastalığa karşı bağışıklık elde etmek mümkün oldu. Difteri ile tetanoz anatoksinlerinin birlikte kullanılması (D. T.) her ikisinin de etkisini artırır; bu aşının tifo-paratifo aşı-larıyle karıştırılmasından elde edilen D.T.T. A.B. karma aşısı orduda kullanıldığı gibi iki yaşından büyük çocuklara da uygulanır. Fakat çocuklar için tifo ve paratifodan daha tehlikeli hastalıklar vardır: boğmaca ve ‘ çocuk felci. Bu yüzden D.T. aşısının boğmaca ve çocuk felci aşılarıyle birleştirilmesinden elde edilen karma aşı genellikle bir yaşını bitiren çocuklara yapılır.
16 Nisan 1961’de Lyon’da toplanan «Ortak Pazar» üyesi altı ülkenin çocuk hastalığı, sağlık koruma ve bağışıklık uzmanları, körpe çocuklara karma aşı yapılmasının faydalı ve zararsız olduğunu oybirliği ile kabul ettiler. Varılan karara göre bebekler karma aşılara çocuklardan daha az tepki göstermektedir. Fakat tifo-paratifo aşısının iki yaşından önce yapılmasının sakıncalı olduğu kabul edilmiştir.
— Tıp. Bir mikrop bir yaraya bulaştığı veya bir âletle birlikte bir dokuya girdiği zaman bu bir tesadüfi ağılanma, yani bir bulaşmadır. Bulaşıcı hastalıklar çoğunlukla böyle geçer (kuduz, tetanoz, frengi). Mikrop, tedavi amacıyle isteyerek bulaştırılırsa buna aşılama denir. Hafif bir hastalık pa-basına, ağır bir hastalığa karşı bağışıklık sağlayan bu aşılara önleyici, koruyucu veya bağışıklık verici aşılar denir, (çiçek, şarbon v.b.). Aşılama organizmaya mikroplarla savaş aracı sağlamak ve hastalık virüsünü öldürmek amacıyle yapıldığı zaman tedavi edici*dir (aşılama, serom tedavisi v.b.).
+ Aşılanmak dönşl. f. Aşılamak işine konu olmak: Hastalıklara karşı aşılanmak. || Hastalığa yakalanmak: Onun eşyalarım kullanırsan verem sana da aşılanır. j| Mec. Başkasının fikirlerini benimsemek: Bir kelime ile onun cesareti ve icat kudreti bana aşılanmış gibiydi (A. H. Tanpınar)… beyinleri «yeni» dedikleri mikropla aşılanmış bir neslin çocuklarıdır (Yahya Kemal).
4 Aşılatmak ettrg. f. Aşılamak işini yaptırmak. (ml)
selam arkadaşlar bu web sitesi yeminle hayran bıraktı, twitter da paylaştım
Selam herkese web siteniz gerçekten iyi, face de paylaştım