Yuva veya daha doğru bir deyimle ana okulu aile ve toplum bakımından önemi çok büyük bir kuruluştur. Ancak hâlâ bu konuda belirli bir düşüncesi olmayan aileler vardır. Ana okulu konusunda çeşitli sorular ortaya çıkar. İlkin «çocuğu ana okuluna göndermek yararlı mıdır?» denilir. Sorunun karşılığı olumluysa bu defa «kaç yaşında göndermeli?» sorusu sorulur. Nihayet «Hangi çeşit ana okulu en uygunudur?» denilir.
Bir zamanlar hiç öne sürülmemiş olan bu soruların bugün önem kazanmasının ve bu konuya böyle fazla titizlikle eğilinmesinin nedenleri vardır. Her-şeyden önce günümüzde çocuk psikolojisi konusundaki bilgiler artmıştır. Artık çocuğun doğumundan itibaren bu yöne önem veren anne babalar çoğalmaktadır. Şehirler yeşillikten gitgide daha yoksun kalmaktadır. Sokaklar bir zamanlar çocukların oyun alanıyken şimdi birer tehlike yuvası olmuştur. Bugün çocukların oynayabileceği yeterince geniş ve tehlikesiz alan bulmak pek zordur. Bir de çalışan annelerin gün geçtikçe arttığı düşünülürse ana o-kulu sorununun neden bu kadar önem kazandığı anlaşılır.
Ana okulu yararlı mıdır?
Bu soru yaygın bir sorudur. Oyun alanı yokluğu gibi genel durumlar, annenin dışarıda çalışması gibi özel durumlar dikkate alınmasa bile, ana okulunun çocuğun ruhsal gelişmesi üzerindeki büyük önemi yine de kendini kabul ettirir.
Çocuğun ağır, yavaş yavaş ilerleyen bir kişileşme, bireyleşme süreci vardır. Çocuk bir yaşa gelince ana vücudunun bir parçası olmaktan çıkar. Bir zamanlar göbek bağı ile bağlı olduğu vücuttan nasıl fiziksel olarak ayrılmışsa ruhsal olarak da ayrılı, yani ruhsal bakımdan bağımsız, olgun bir birey olur. Bu, gelişme birdenbire olup bitmez. Aşamalardan geçerek, gün gün gerçekleşir.
Bu bakımdan çocuğun küçük bir toplum içinde yaşamayı öğrenmesi çok yararlıdır. Bu küçük toplum önceleri ana okulu, sonra da okuldur. Bunlar arasındaki fark, okulun yetiştirmek görevi yanında bir de bilgi vermek görevi olmasıdır; yani okul çocuğa birtakım kavramlar vermek zorundadır. Bundan ötürü de okul demek bir çaba, bir zihin yorgunluğu, bir görev demektir. Çocuk daha önce toplum içinde yaşamışsa, zamanını, oyuncaklarını başka çocuklarla bölüşmüşse bu görevi daha kolayca yerine getirebilir. A
ilenin daracık çerçevesinde kapanan çocuk, hele ilk ya da tek çocuksa, anne baba, amcalar, teyzeler, dayılar, halalar tarafından aşırı bir ilginin merkezi olur ve çevresinin tek ekseni kesilir. Başka çocuklarla birlikte yaşama, birlikte oynama oyuncak alıp verme çocuğu bu toplumsallaşmaya ha* zırlar. İyi düzenlenmiş bir ana okulunda çocuk bunlara zorla değil, yavaş yavaş yerleşen bir disiplinle alışır. Disiplin bir ortak oyun, bir grup çalışması, yeni bir eğlence biçimi altında yerleşir. Bütün bunlar çocuğa okulda ve daha sonra hayatta son derece yararlı olacak olan toplumsallaşma sürecinde yardım eder.
Çocuk kaç yaşında ana okuluna gitmeli?
Bu soru da önemlidir. Bugün çocukları pek küçük yaşta yuvaya gönderme eğilimi vardır. Bu doğru değildir. En uygun zaman 3,5-5 yaş arasıdır. Bu yaşlardan önce çocuğun annesine muhtaç olduğu unutulmamalıdır. Çocuğu toplumsallaştırmak gereklidir ama, bu konuda olumlu sonuç alınması için önceden bir hazırlık bir, temel olmalıdır. Bu temel de çocuğun gerekli süreyi anneyle geçirmiş olmasıdır. Her adımın bir öncekine dayandığı unutulmamalıdır. İki yaşındaki çocuğun toplumsallaşsın diye ana okuluna göndermek, altı aylık bebeği çabuk büyüsün diye börekle beslemeye benzer. Çocuk aşırı şımartıl-mamışsa evin mutlak hakimi yapılmamışsa zamanı gelince ailenin koruyucu çevresinden ana okuluna kolayca geçer.
Çocuklarda Ana Okulu Seçimi
Çocuğumuza ne çeşit bir ana okulu seçmeli? sorusunu ana babalar sık sorarlar. Genellikle anne babalar ana okulunu seçerken birtakım teknik nitelikleri ele alırlar. Seçimde okulun eve yakınlığı, uzaklığı, ücret vb. gibi etkenler de rol oynar. Her-şeyden önce gözönüne alınması gereken şey okulun, çocuğun üzerinde bırakacağı izlenim olmalıdır. Ünlü bir psikolog bu konuda şöyle der: «Okulu gezin. İyi bir ana okulu gürültülü olmalıdır. Yarım saat durun; patırtı gürültü, kahkaha duyulmuyorsa başka okul aramaya bakın.» Bu, çok doğru bir sözdür.
Ana okulunda katı bir disiplin olmamalıdır, sıkı bir boyun eğme havası sezilmemelidir. Ana okulunu evde verilemeyen eğitimin verileceği yer diye kabul etmemek gerekir. Ana okulu çocukların enerjilerini, dürtülerini içlerinden geldiği gibi kapıp koyverdikleri bir yer olmalıdır. Benzerleriyle bir arada olmanın, toplu oyun oynamanın yararlarını, çocuk eğitsel kurallarla sınırlı olduğunu anlamadan kendiliğinden duymalıdır. Başka bir nokta da ana okulunun, tıpkı bir okul gibi sınıflara bölünmüş hava taşımamasıdır.
Çocuk yalnız tek bir sınıftaki çocuklarla oynamak zorunda bırakılmamalıdır. Toplumsallaşma demek herkesle birlikte oynamayı yani yaşamayı öğrenme demektir. Ancak böylelikle ana okulu çocuğun küçük dünyasında, ileride karşılaşacağı büyük dünyayı yaratabilir. Böylece çocuğu yarına, yarın içinde bulunacağı topluma uymaya hazırlar.
Çocuğun ana okulunda olanaklar elveriyorsa yarım gün kalması, geri kalan yarım günü evde, aile içinde geçirmesi uygundur. Ana okulunun evin yerini tutmadığını, sadece onun tamamlayıcısı olduğunu, bu arada anneye biraz boş vakit bıraktığını unutmamak gerekir.
Unutulmaması gereken ikinci bir nokta da ana okulundaki eğitimle evdeki eğitimin çelişmemesi gereğidir. Anne ve baba ana okulundaki idarecilerle sık sık görüşüp, çocuğun durumunu tartışmalıdır.
selam arkadaşlar paylaşımınız vallaha mükemmel, saolun
Selamlar siteniz gerçekten mükemmel, şukuladım
Selamın aleyküm paylaşımın inanki hoşuma gitti, sosyal medyada paylaştım
Merhaba web sitesi inanki güzel, tebrikler
selam arkadaşlar paylaşım harbiden ilgi uyandırıcı, teraziye tıkladım
Mrb web sitesi yeminle çok güzel, twitter da paylaştım