Büzücü kas (sfenkter), açılıp kapanabilen, böylece bir vücut boşluğundaki bir maddeyi bitişikteki bir başka boşluğa geçiren ya da dışarı atan kastan bir halkaya verilen addır, örneğin yarı sindirilmiş besinlerin mideden sindirimin bir sonraki aşaması için bağırsaklara geçmesi pilor denilen halkanın açılmasıyla olur. Pilor da bir sfenkterdir. Fakat genellikle sfenkter denilince sidik torbasının (mesane) ve anusun (makcıd) açıklıkları çevresindeki iki halka anlaşılır. Bunların istemli olarak kullanılması doğumla başlamaz psikofi-ziksel gelişme sonucunda başlar. Bebek altını ıslatmamaya, bezini kirletmemeye başladığında artık büzücü kaslarını kontrol edebiliyor demektir. Artık bu doğal işlemleri toplumsal gereklere göre ayarlamayı öğrenmiştir.
Daha önceki bölümlerde insanın normal cinsel gelişmesiyle ilgili olarak, cinsiyetin anal aşama (makad aşaması) denilen bir dönemden geçtiği, büyük aptesini etmenin ya da tutmanın bebeğe zevk verdiği görülmüştü. Çocuk için aptesi, yani kendi içindfen çıkan bu nesne, vücudunun bir parçasıdır. Çocuğun aptesini vermeye razı olması çevresine yaptığı ilk büyük fedakârlıktır. Çevresi, tabii o sıralarda sadece annesinden oluşmaktadır. Kimi ruhbilim uzmanlarına göre, bağırsaklarının işlemesinin ayarlanması, çocuğun ilk toplumsal eylemidir.
Bu düşünce çevresindeki karmaşık kuramların incelenmesine girmeden de büzücü kasların denetimi işinin bebek için ruhsal bir sorun olduğu söylenebilir. Yani sadece temizlikle ilgili olmayan, çocuğun ruhsal-duygusal gelişmesine doğrudan doğruya bağlı olan bir sorundur. Bebeğin bütün eylemleri gibi bu da ilerideki kişiliğinin gelişip oluşmasında izini bırakacaktır.
Ana babalar genellikle çocuklarını kendi görüş açılarına göre eğitmeye çalışırlar. Tabii bu görüş açısını doğru bulurlar. Bu inanışı desteklemek için hayatta edindikleri tecrübeleri öne sürerler. Çocuklarının görüşünü yanlış, hiç değilse olgunlaşmamış bulurlar. Onların kendi görüşlerine uymaları gerektiğine inanırlar. Oysa, çocuğun dünyasının kendi dünyalarından bambaşka bir temele oturmuş olduğunu unuturlar. Çocuğun dünyasında boyutlar büyüklerinkinin aynı değildir.
Çocuğun hayatının fiziksel yönleri sözkonusu olduğunda bu, daha iyi görülür, örneğin bir bebeği büyüklerin yediği yemeklerle beslemek kimsenin aklına gelmez. Fakat iş ruhsal alana geçti mi, bu ayırımı doğru yapana çok az rastlanmaktadır. Bebeğin üstünü kirletmesi sorununda büyüklerin davranışı bunun tipik bir örneğidir. Konuya çocuğun görüş açısından bakılırsa hiçbir bebeğin belirli bir yaşa kadar altını ıslatmaktan, altını kirletmekten rahatsız olmadığı, buna aldırmadığı görülür. Bir yaşını geçmiş bir çocuk bile, altı kirliyken annesine haber vermeyi düşünmeden oyununu sürdürür. Çocuğa aptesini belli bir yere etmesi öğretilmeye başlanınca ona büyüklerin, görüş açısı kabul ettirilmektedir.
Çocuk Tuvalet Eğitimi
Çünkü evde pislik olmaması büyükleri ilgilendiren bir konudur. Çocuk böyle bir-şeye hiç önem vermez. Bundan ötürü çocuğu oturağa oturmanın zorunluğuna inandırmak çok güçtür. Çocuk böyle bir zorunluk duymaz, bunun amacını anlamaz bile.
Çocuğun yalnız ruhsal bakımdan değil, fiziksel güç bakımından da hazır olduğundan emin bulunmak için, yani anus sfenk-terini sıkıp büyük aptesini içinde tutabileceğinden emin olmak için 1,5 yaşına gelmesini beklemelidir. Küçük aptesini tutabilmek ise daha sonra, kızlarda 2, oğlanlarda 2,5 yaşında olabilir. Hatta aşağı yukarı dört yaş dolaylarında gece yatağını ıslatma bile normal bir durumdur. Dört yaşından sonra çocuk gece yatağını ıslatıyorsa ruhsal ya da fiziksel gecikme olduğunu düşünerek ruhsal ya da tıbbî tedaviye gitmelidir.
Önce çocuğun böbreklerinde bir bozukluk olup olmadığı araştırılır. Eğer bu tip bir bozukluk yoksa bir psikoloğa başvurulur. Çünkü gece yatağını ıslatma daha çok ruhsal sebeplere dayanır. Çocuk ya çevresindeki baskıdan ya da çoğunlukla yeni doğan bir kardeşten dolayı, bebeklik devresine dönmeyi istemektedir.
Bazı anneler çocuklarının daha 9-10 aylıkken, hatta daha önce oturağa aptesini ettiğini söyleyerek öğünürler. Üç aylık bebeğini oturağa oturtmak isteyenler bile vardır. Bu tutumda başarı kazananlar olabilir, ama bu durumun zararları sonra ortaya çıkar. Herşeyden önce çocuk 3-4 yaşına gelince isyancı bir tutum gösterir. Altı aylıkken ihtiyacını haber veren çocuk, 4 yaşında altını ıslatmaya başlar. Bundan başka bu çeşit annelerin her şey tam olsun, eksiksiz olsun isteği, çocuklarının normal bir ruhsal gelişme göstermesini önler. Böyle çocuklar büyüdüklerinde ergeç nevroza, her ne bahasına olursa olsun başarı kazanma psikozuna düşerler.
Bu gibi yanlışlara düşmemek, gerçekte pek güç birsey değildir. Zamanı geldiğinde çocuğu oturağa oturtmak ve bir süre -en fazla 10 dakika- yanında durup beklemek gerekir. Sonuç iyiyse anne bundan memnun olduğunu belli etmelidir. Çocuk aptesini etmemişse her ne olursa olsun, azarlamaktan kaçınmalıdır. Aptes etme bir zorlama olmamalıdır. Anne ile bebeğin ilişkileri bozulmamalıdır. Ancak böyle olursa, annedeki temizlik isteği çocukta da belirir; çocuk da temiz olmayı ister. Böylelikle çocukla başka altı temiz çocuklar arasında herhangi bir zor olmaksızın köprü kurulmuş olur. Bu konuda unutulmaması gereken nokta şudur: Hepimiz bu yoldan geçtik; çocuğumuzun er veya geç bu aşamayı tamamlamaması için sebep yoktur.
selamun aleyküm sayfa inan ki çok iyi, tebrikler
selamun aleyküm sayfa valla dikkat çekici, linkedinde paylaştım
Merhaba herkese siten valla çok iyi, sosyal medyada paylaştım
Selamlar web sitesi harbiden hayran edici, twitter da paylaştım
Merhabalar siten gerçekten çok güzel, saolun
merhaba arkadaşlar web siteniz harbiden çok güzel, saolun
Selam herkese siten harbiden hayran bıraktı, face de paylaştım
Selam siten valla dikkatimi çekti, twitter da paylaştım