İnsanda bir başkası (ipnotizmacı) tarafından yaratılan kendinden geçme durumu. İpnozdayken uyumak mümkün olmakla birlikte, ipnoz bir uyku hali değildir. İpnoz durumundaki kişi ipnotizmacının dediklerini yerine getirir, ancak ussal etkinliği sağlayan beynin bunlan nasıl ve niçin gerçekleştirdiği henüz yeterince açıklanamamıştır. İpnoz halini sağlamak genellikle güç bir iş değildir. Gerekli sözleri etkili bir biçimde söyleyebilen normal zekâlı her insan, ipnotizma yöntemlerini kolayca öğrenebilir. İpnotize edilecek kimsenin bu işe razı olması işi kolaylaştırır. Ancak ipnotize edilmeyi kabul etmeyen, hatta buna inanmayan kimseler de belirli koşullar altında ipnotize edilebilirler. İpnotizma yöntemlerinde bazı farklılıklar olmakla birlikte hepsinde loş bir oda ve deneğin rahatça yerleşebileceği bir koltuk sveya kana- pe gereklidir. Dikkati çekecek ses ve benzeri uyancılardan annmış olan odada, deneğin göz hizasının biraz yukarısına yerleştirilecek lamba gibi bir nesne bulunur. Deneğe gözünü bu nesneden ayırmaması söylenerek, göz kaslarının ve gözkapaklarının yorulması sağlanır. Bundan sonra ipnotizmacı konuşmaya başlar. İpnotize etmenin iki yolu vardır. Eğer denek istekliyse, ipnotizmacı sert bir tavır takınır. Denek ipnotizmaya inanmıyor veya hırçın davranıyorsa ipnotizmacı uysal bir tutum izleyerek, denek ipnoz halinin belirli aşamalarından sonra gelen derin kendinden geçme durumuna varıncaya kadar konuşur İpnozun dört aşaması vardır. İlk aşamada gözleri kapanan denek, ussal ve bedensel bir gevşemeye kavuşur. İnsanların % 85’inde bu ve bundan sonraki aşama gerçekleştirilebilir. İkinci aşama, hafif kendinden geçme (katalepsi) dir. Bu aşamada, gözlerini açması veya kol ve bacaklarını oynatması istenen denek, bu isteğe cevap veremez. İpnotize edilen kişilerden % 40’ında ipnotizmacı daha fazda çaba göstermezse, ikinci aşamadan sonraki aşamalar gerçekleşmez. Üçüncü aşama kendinden yarı geçme halidir. Bu aşamada denek artık ipnotize edilmiş olduğundan, basit emirleri yerine getirir, uyandıktan sonra kendisine söylenilmiş olanları unutur. Dördüncü aşama olan tam kendinden geçme halinde, denek ipnozda olduğu halde gözlerini açabilir ve olağanüstü telkinlerin etkisinde kalabilir. Örneğin olumlu (var olmayan nesneleri görmek) veya olumsuz (var olan nesneleri görmemek) sanrılar görebilir. Vücudu acı algılama yeteneğini yitirdiğinden, anesteziye başvurmadan ameliyat yapılabilir. Deneklerden ancak % 20’si kendinden geçme aşamasına girebilmektedir. Bu aşamada ve kendinden yarı geçme halinde, denek geçmiş yaşantı ve anılarına döndürülebildiğinden, ye-tişkinlerin üç yaşında bir çocuk, hatta altı aylık bir bebek gibi davranmaları sağlanabilmektedir. İpnotizmacı bu etkiyi, deneği tekdüze ve tok bir sesle söz yağmuruna tutarak sağlar. Denek ipnoza yatkın bir kişiyse, yavaş yavaş gevşeme haline girer. İyice gevşemiş, rahatlamış, gözleri kapalı ve soluk aiışı düzenliyse, ipnotizmacı deneğin kendinden geçme derecesini ölçmek için, yatıştırıcı bir sesle konuşmaya devam ederek gözlerini açmasını ister. Denek gözlerini açmayı başaramazsa yarı kendinden geçme ve tam kendinden geçme aşamalarını gerçekleştirmeyi dener. Normal bir denekte bütün bu işlemlerin 10 dakikadan fazla sürmemesi gerekir. İpnotizmacı bundan sonra, sayma tekniğinden yararlanarak deneğin iyice kendinden geçip geçmediğini denetler ve onun gittikçe derin bir uykuya dalmasını sağlar. İpnozla sağlanan kendinden geçme hali, normal uyku halinden farklı olmakla birlikte, denek kendini uykuda hisseder. Uyku aşamasına varıldıktan sonra, ipnotizmacı beş dakika bekler ve bu süre içinde denekte, soluk almanın ağır ve düzenli hale gelmesi, kasların gevşemesi, çenenin sarkması, yüzdeki gerginliğin yok olması gibi ipnoz belirtileri olup olmadığını gözler. Deneğin kolu kaldırılıp, bırakıldığında kol kendi ağırlığının etkisiyle, cansızmış gibi düşerse yarı ya da tam kendinden geçme hali gerçekleşmiştir. Bunu saptamak için deneğin eline iğne batırılır ve tepki göstermediği görülür. Denekler, ipnozdan sonra kendilerini çok iyi hissederler ve uykuda yaptıkları hiç bir şeyi hatırlamazlar. İpnozun en önemli kullanımı tıp, cerrahi ve psikiyatri alanlarındadır. Fransız hekimi Franz Anton Mesmer (1733-1815) tedavi amacıyla ipnozdan yararlanan ilk Avrupalı hekimdir. Doğu ülkelerinde ise ipnoz yüzyıllar boyunca uygulanmış bir yöntemdir. Psikiyatri uzmanları ipnoza, bellek yitiminin, çökkünlüğün ve sinir hastalıklarının tedavisinde veya fobi gibi bazı ruhsal bozuklukların giderilmesinde sık sık başvururlar. Denek ipnozla çok geride kalan günlere, hatta bebeklik dönemine döndürülebilir. ipnoz sırasında hasta o günlerle ilgili olayları oldukça net bir biçimde hatırlayabilir. Nitekim yetişkin bir hasta, altı yaşına döndürülüp kendisine altıncı yaş gününün hangi güne rastladığı sorulduğu zaman duraksamadan ve çocuksu bir sesle, doğru cevap vermiştir. Deneklerin ipnozun etkisi altında gerçekten geriye dönebildiklerini tanıtlayan çeşitli örnekler vardır. Örneğin altı aylıktan büyüklerde ayak tabanına vurulunca başparmak aşağı doğru bükülür; bu tepkiyi istemli olarak denetlemek çok zordur. Bununla birlikte ipnoz uygulamasıyla 6 aylık olduğu günlere döndürülen deneklerin pek çoğunda böyle bir uyarı sonucunda, başparmak yukarıya kalkar. Böylece ipnotizmacının, deneğe bilinçliyken istemli olarak yapamayacağı şeyleri yaptırabilme gücü olduğu görülmektedir. İpnoz olayını açıklamak için ileri sürülen çeşitli kuramların hiç biri doyurucu açıklamalar getirememektedir. İpnoz sırasında sinir sisteminde herhangi bir fiziksel anormallik veya değişme saptanmamış olduğundan, bazı kuramlar fizyolojik açıklamaları reddetmektedirler. Elektroansefalografi, ipnoz etkisinde bu-lunan hastaların beyninden çıkan elektrik dalgalarının anormal olduklarını ve uyku, sara nöbeti veya koma sırasında çıkanlara benzemediklerini göstermiştir. Böylece ipnozun fizyolojik değil, açıklanması güç bir psikolo-jik olay olduğu anlaşılmaktadır. «İpnoz denen olay nasıl meydana gelir?» «Ussal ve bedensel etkinlik uyanıkken yapılamayacak şeyleri yapacak biçimde nasıl etkilenir?» gibi soruların cevapları henüz bilinmemektedir.